Stockholm sendromu genel olarak ismi çok duyulmamış olan bir duruma işaret eder. Özellikle isminin dışında bunun ne olduğunu bilen kişi sayısı da oldukça azdır.
Ancak günümüzde karşılaşılan ve ortaya çıkan bir durumdur. Bu sendrom rehine ile kendisini rehin alan kişi arasında oluşan diyaloğa verilen isimdir. Duygusal anlamda genel olarak ön plana çıkar. Burada karşı taraf ile kurulan bir empati ya da sempati süreci de ortaya çıkmaktadır. Yani karşıdaki kişinin anlaşılması onun gibi düşünülmeye çalışılması da yine bu sendrom ile ilgili olan bir durumdur. Burada psikolojik bir durum ve çerçeve çizilmeye çalışılır. Bu isim Psikiyatr NilsBejerot tarafından adlandırılmıştır. Burada ortaya çıkmış olan bir durum sonucunda bu sendromun yaşandığı genel olarak bilinir. Ancak sadece bir soygun ve rehine ilişkisini içine alan bir durum olarak da algılanmamalıdır. Bunun dışında da algılanıp düşünülmesi gereken bir sürece işaret eder. Yani her insan ilişkisi için ön plana çıkan bir durumdur.
Stockholm Sendromun Ortaya Çıkışı
Bu sendrom gelişi güzel ortaya çıkan bir sendrom değildir. Bu durum genel olarak daha önceden yaşanmış olan bir olay sonucunda ortaya çıkmıştır. Stockholm sendromu süreci öncelikle 1973 yılından bu yana kullanılmaya başlandı. Bu yılda yaşanan bir olay sonucunda bu isim ve sendrom ortaya çıkmaya başlandı. 1973 yılında İsveç başkenti olan Stockholm’da bir olay yaşandı. Bu bir soygun olayıydı. Bir banka soyguncusu tarafından rehin tutulan bir kadın ve soyguncu ilişkisini ele alır.
Burada ikisi arasında meydana gelen iletişim ilk etapta göze çarpar. Burada altın günlük bir rehine durumu söz konusudur. Bu altı günlük süreçte rehine soyguncuya duygusal açıdan bağlanır. Burada kadın serbest kalsa bile soyguncu savunmaya karar verir. Nişanlı olmasına rağmen onu terk eder ve soyguncuya yardım eder. Onun içeriden çıkması için çabalar. İşte bu olay sonucunda da bu sendrom ortaya çıkmaya başlamıştır. Yani duygusal bir süreci ifade eder. Bu süreç ise Stockholm sendromu olarak anılmaya başlar.
Stockholm Sendromu Süreci
Stockholm sendromu süreci öncelikle iki kişi arasında yaşanmış olan duygusal bir bağ sonucunda ortaya çıkmış olan bir süreç olarak tanımlanır. Burada iki kişinin yaşamış olduğu duygusal ve psikolojik bağ öncelikle dikkat çeker. Ancak ilk etapta bir korku anı olarak görülse de iki kişi bu anda birbirini tanıma fırsatı bulur. Üstelik bir soyguncu ve rehine durumu ile ilişkili olması da ayrıca dikkat çeker. Burada soyguncu kadına zarar vermez. Kadın ise soyguncudan korkmaz.
Yani genel olarak zarar verme ve korkma durumu burada yaşanmaz. Tam tersi birbirine duyulan güven burada ön plana çıkar. Bu duyulan güven durumundan dolayı da sendrom hastalığı ortaya çıkar. Yani bu hastalık genel olarak empati ve sempatiyi de içine alan bir duruma işaret eder. Kişinin karşı taraf ile özdeşleşmesi ve karşı tarafı anlaması yer alır. Burada karşı tarafın yerine kişinin kendini koyması durumu ön plana çıkar. Bu durumdan ötürü de sendrom gelişmeye ve daha çok dikkat çekmeye başlar.
Stockholm Sendromunda Empati ve Sempati Durumu
Bu sendrom genel olarak empati ve sempati durumu ile ilişkili olan bir sürece işaret eder. Burada ilk etapta soyguncu ve rehine ilişkisi göze çarpar. Çünkü bu olay sonucunda bu durum ortaya çıkmıştır. Ancak bunun dışında aslında iki kişinin birbiri ile empati kurması süreci de devreye girer. Bu empatiden dolayı da kişinin karşıdaki kişiyi anlaması ve kendini onun yerine koyması süreci devreye girer. Kişi karşıdakinin anladığı için korku hissine kapılmaz. Yani burada kadın soyguncudan korkmaz.
Tam tersi serbest kalsa bile yine onu düşünür. Hatta onunla ilgilenmeye başlar. İşte tüm bu süreç kişinin karşıdaki kişi ile yaşamış olduğu özdeşleşme durumu ile alakalı olan bir süreci ortaya çıkarır. Burada empati ve sempati durumu çok ağı basacak şekilde işlenmeye ve ortaya çıkmaya başlar. Bu empati ve sempati durumu kişiyi korkudan sıyrılır. Bu sayede güven duygusu onun yerine geçer. İşte tüm bu süreçler de Stockholm sendromu ile alakalı olan bir süreçtir.
Stockholm Sendromunun Başka Durumlarla İlişkisi
Bu sendrom başka durumlarla da ilişkili olan bir sürece işaret eder. Burada öncelikle olayın çıkış noktasına bakılır. Bu noktada soyguncu ve rehine ilişkisi vardır. Bunlar arasında yaşanmış olan bir duygusal bağ ilk etapta ön plana çıkar. Ancak bunun dışında sadece bununla alakalı olan bir süreç karşınıza çıkmaz. Tam tersi başka bir olay ve süreçle de ilişkili olan bir durum burada karşınıza çıkar.
Öncelikle buna şu şekilde örnek verilebilir. İki arkadaş ilişkisi de bu durumda aklınıza gelebilir. İki arkadaşın farklı karakterlere sahip olsalar da birbirini anlamaları buna örnektir. Yani burada kurulmuş olan bir duygusal bağ vardır. Bu duygusal bağ ise bir empati ve sempati olacak şekilde ortaya çıkar. Yani bu durum sadece geçmişte yaşanmış olan bir banka soygunu ile alakalı olan bir durum değildir. Bu yüzden de bugün hala etkisini sürdürmeye devam eden bir sendromdur. Bugün birçok alanda da Stockholm sendromu etkisi konuşulmaya devam eder.